05 Eyl 2022

Winnicot, bakımverenin bebeğe aşırı müdahil olmasını veya kendini duygusal olarak hiçerişilebilir kılmamasını ele alır. Çok erken bir evrede, aşırı müdahaleler veya aşırı yoksunbırakmalara maruz kalan bebek, kendi istek ve ihtiyaçlarını yok sayarakbakımvereninkilere uyumlanmaya başlar. Bebeğin hangi müdahaleyi aşırı olarak veyahangi mesafeyi yoksunluk olarak deneyimleyeceği yine kendisi ve bakımvereni arasındakiözel ilişki içinde saklıdır.Sahte kendilik, kişiliğin sürekli savunma içinde işleyen kısmıdır. Kişi, gerçek kendiliği iledünyaya çıktığında karşılaştığı yoksunluklar, ihmaller, reddedilmelerden gerçek kendiliğinikorumaya çalışır. Sahte kendilik de tam olarak bu savunma örgütlenmesini belli birörgütlenme içinde işleten sistemdir. Gerçek kendiliği, yaşamın gerçek acılarından;reddedilmelerden, yok sayılmalardan, aşağılanmalardan, kırılmalardan, terk edilmelerdenkorumayı amaçlar.Fakat bu acılar, kaynağını yaşamdan aldıkları için kişiyi canlı ve gerçek tutar. Kişi buacılara karşı savunma içinde kaldığında, canlı ve gerçek hissedeceği alanını kaybeder.Winnicot, yalnızca gerçek kendiliğin kendini gerçek hissedeceğini vurgular.Sahte kendilik dünyaya nasıl açılır? Kendine özgü bir biçimde kendiliğinden ve canlı olarakaçılmak yerine, bakımverenine uyumlanır ve itaat eder. Kendi duyguları yerine ötekininduygularını hisseder ve onları önceler. Bu şekilde gerçek kendiliğini yok ederek sahte birkendilik ile zarar görmemeye ve acı çekmemeye çalışır.İnsanda böyle savunmacı bir örgütlenme geliştiği zaman kendiliğindenliğini vegirişimciliğini kaybeder. Çünkü bu iki kavram ancak kişinin kendisini ortaya koyabildiğindedeneyimlenebilir.Girişimci olmak, kişinin dünyadan bir şeyler alabileceğine; kendiliğinden olmaksadünyaya bir şey verebileceğine inanmaktır.

Dünyaya kendinden bir şey verebilmek, kişinin kendinde değerli ve önemli bir şeyolduğuna ve kendini açtığında ötekinin bunu alabileceğine inanmasıdır. Bir şey verirse budeğerlidir ve öteki ondakine değer verebilir.Dünyadan bir şey alabilmek, ötekinde değerli bir şey vardır ve kendisi bunu içine alabilirdemektir.İnsan hep bu şekilde, dünyadan kendine alabileceği ve dünyaya verebileceği şeyler ile biryaşayış ve arayış içindedir.Buna karşılık şiddetli bir savunma kıskacı içinde kalmış kişi, dünyayı yoklayarak, kontrolederek, itinayla inceleyerek, analiz ederek yaşamaya çalışmak zorunda hisseder.Başta kendisini korumaya hizmet eden ve acıları savuran bu savunmacı kendilikörgütlenmesi, sonralarda kişinin kendisi olarak hayata çıkmasını ve ötekilerin içinde,kendine özgü bir var oluş sergileyebilmesini engeller. Fakat çok yerleşmiş bir yapı olduğuiçin ve ‘iyi hissetmek, acıdan kurtulmak ” üzere işlediği için, bir yandan da hep kişiyikoruyormuş illüzyonunu yaratmaya devam eder. Kişi, kendi kişilik yapılanması içinde onasığınır ve onu işletir.O yüzden de kişi kendini, çoğu zaman psikolojik bir semptom olarak ortaya çıkan karmaşıkduygulanımlar kümesinin içinde bulur.

Aslı Gökçe Türkmen

Bir yanıt yazın